GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI
Genel Program Akışı için Tıklayınız
Globalleşme süreci ülkeleri ekonomik, siyasi ve sosyolojik bakımdan üç temel olgu ile yüzleşmek zorunda bırakmıştır; “entegrasyon” “mikro milliyetçilik ve öngörülemezlik”. Her üç olgu da uluslararası ilişkilerin geleneksel kalıplarını zorlamış ve ülkeleri yeni dış politika araçları arayışına itmiştir.
“Sivil Diplomasi” bu araçların başında gelmektedir. Demokrasi ve insan hakları gibi bir takım değerlerin halklar tarafından paylaşılan ortak değerler sistematiği oluşturmaya başlamasının, son derece dinamik olan bu yapılanma sürecinde, büyük payı bulunmaktadır.
Türkiye, global ölçekte ve alt bölgesel ya da kimliksel konularda tüm kurumsal sivil diplomasi araçlarını seferber etmesi hâlinde bu dönemde ortaya çıkan yeni meydan okumalarla daha kolay baş edebilecektir. Bu noktada öncelikle politik engellerin aşılması gerekmektedir. İlgili ülkelerin siyasi iradeleri ile doğrudan bağlantılı olan bu çözüm, ülkeler arasında tarihî bagaja, kimlik ile ilgili bağlılıklara ve ulusal çıkarlara dayalı ön yargıların aşılması ile mümkündür. Geleneksel resmî diplomasinin belli davranış kalıplarının ve hukuki sınırlamaların dışına çıkamamaktan kaynaklanan etki ve verim düşüklüğünü telafi etmek için ülkeler çoğu zaman “ikinci kulvar diplomasisi (second track diplomacy)” olarak da tanımlanabilen sivil diplomasi kanallarını güçlendirmek yoluna gitmektedirler.
Sivil diplomasinin en önemli unsurlarından biri iş çevreleri arasındaki etkileşimin, bir diğeri halklar arası kültürel etkileşimin artırılmasıdır. Bir diğer önemli ayağı ise akademik çevreler ve düşünce kuruluşları aracılığıyla yürütülen faaliyetlerdir. Bu üç temel unsurun dışında son yıllarda güçlü enstrümanlar kullanan sektörel diplomasi kanalları ortaya çıkmıştır. Sivil diplomasi ile taraflar; kendilerini resmî diplomasinin çetin kurallarının baskısı altında hissetmeksizin daha geniş bir çerçevede görüş alışverişinde bulunabilmekte, perspektif ve işbirliği geliştirebilmekte, siyaset için gerekli olan karar seçeneklerini önerebilmektedirler.
Türkiye diplomatik deneyim ve uygulama bakımından dünya ülkeleri arasında seçkin bir konuma sahiptir. Tarihî birikiminin bunda büyük payı vardır. Ne var ki, siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda oldukça kapsamlı ilişkilerin sadece resmî diplomasi kulvarında yürütülen faaliyetlerle istenen düzeye getirilemeyeceği açıktır.
Türkiye’de sivil toplum anlayışının yeterince gelişmemiş olmasının ve sivil diplomasi kültürünün ancak 1990’lı yıllardan itibaren gelişmeye başlamasının bu eksiklikte büyük payı vardır. Kurumsal anlamda etkin sivil düşünce kuruluşlarının ilk kez bu dönemde ortaya çıkmış olması da bu gerçeğin altını çizmektedir. Türkiye ekonomisinin dışa açılmasının 1980’li yıllardan itibaren başlaması ise bu geç kalmışlığın başka bir nedenidir.
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı birçok ülke gibi Türkiye de uluslararası ilişkilerini geliştirirken büyük ölçüde resmî diplomatik çerçevenin içinde kalma zorunluluğunun ağır yükünü üzerinde hissetmiş ve bazı sorunların aşılmasında çoğu zaman büyük güçlükler yaşamıştır. Önümüzdeki süreçte böylesi güçlüklerin daha kolay aşılabilmesi, ekonomik ve siyasi etkinliğin güçlendirilebilmesi ve karar seçeneklerinin artırılabilmesi için dünya çapında sivil diplomasi kanallarının karşılıklı derinleştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede üretilen işbirlikleri ve geliştirilen öneriler Türkiye’nin uluslararası alanda etkin bir duruş sergilemesine önemli katkı sağlayacaktır.
Ekonomik krizler; açlık tehlikesi; enerji, su ve gıda güvenliği; çevresel sorunlar; uyuşturucu, insan kaçakçılığı ve terörle mücadele gibi global sorunlar karşısında büyük, orta büyüklükte ya da küçük her ülkenin işbirliğine gitmesi ya da alternatif çözümler üretmesi gerekmektedir. Bu noktada Türkiye açısından asıl önemli olan, çözüm arayışları sonunda global gelişmelerin nasıl şekilleneceği sorusudur.
Tarihî ve jeopolitik perspektiften bakıldığında; globalleşen dünyada ulus devletler ekonomik, siyasi ve kültürel gelecekleri açısından işbirliğine gidebildiklerinde değer üreten; yolları ayrıştığında ise birbirine zarar verme potansiyeli oldukça yüksek olan aktörlerdir.
İşbirliği imkânları açısından bakıldığında, Türkiye diğer ülkelerle ve uluslararası kurumlarla birlikte çok taraflı (Afrika, Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Orta Doğu, Orta Asya, Güney Asya, Uzak Doğu, Latin Amerika, NATO ülkeleri, Arap ülkeleri vb.) politikalar geliştirip ortak projeler yürütebilecek düzeydedir.
Bu anlamda resmî devlet kurumlarının esnek bir çerçevede kurumsal envanteri yönlendirmesi gerekmektedir. Resmî ya da gayri resmî kurumların faaliyetlerinde kaynak israfının engellenebilmesi için mevcut çalışmaların ileri aşamalara taşınması ve tekrarların önlenmesi son derece önemlidir.
Ayrıca, farklı kurumlar arasında vizyon ve uygulama kaynaklı uyumsuzlukların kaldırılması hayati ehemmiyete haizdir. Dolayısıyla “sivil diplomasi” ile ilgili faaliyetlerin öncelikle ülke içinde tamamlanması, farklı kurumların ve aktörlerin rollerinin bir karmaşaya ya da kaynak israfına mahal vermeyecek şekilde tanımlanması gerekmektedir.
Tüm bu gerekçelerle ortaya konan Global Sivil Diplomasi İnşası Programı; sivil kapasitenin tüm kanalları ile global ölçekte seferber edilebilmesini ve sektörel tanımlarla ağların (networklerin) Ülkemizin öncülüğünde kurumsallaşmasını amaçlamaktadır.
ÖDÜL ORGANİZASYONLARI
TASAM Stratejik Vizyon Ödülleri
İslam Dünyası İstanbul Ödülleri
Türk Dünyası Kızıl Elma Ödülleri
KITASAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI
Avustralya
BÖLGESEL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI
Orta Doğu
KİMLİKSEL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI
TEMATİK ALANLAR
Diplomaside İnovasyon
Kalkınma İşbirliğinde Türkiye Markası
Uluslararası Entegrasyonlar
SEKTÖREL SİVİL DİPLOMASİ KANALLARI
İnsani Diplomasi
Savunma Diplomasisi
Sağlık Diplomasisi
İnanç Diplomasi
Kültür ve Sanat Diplomasisi
Eğitim Diplomasisi
Bilim Diplomasisi
İş Diplomasisi
Düşünce Diplomasisi
Su Diplomasisi
Gıda Diplomasisi
Enerji Diplomasisi
Turizm Diplomasisi
Güvenlik Diplomasisi
Şehir Diplomasisi
Finans Diplomasisi
Medya ve Enformasyon Diplomasisi
Altyapı Diplomasisi